Çocuk eğitiminde anne baba yaklaşımları nasıldır?
Aileler, çocuk yetiştirmede nasıl bir yaklaşım içinde olduklarının bilincinde olmalıdırlar. Çocuğun davranışına bakıp nasıl bir yaklaşım sergiledikleri kolayca anlayabilirler. Çünkü çocuğun davranışları büyük ölçüde ailenin yaklaşımlarını ve tutumlarını göstermektedir. Bunun için aileler çocuklarının tutumlarına bakarak çocuk yetiştirmede ne kadar başarılı ya da başarısız olduklarını görmelidirler.
Çocuk eğitiminde farklı yaklaşımları ve takip ettikleri değişik metotları ;
1-Otoriter aile yaklaşımları
Aşırı baskılı, otoriter tutum, çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldıran onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur ve çocuk her kurala uymak zorunda bırakılır. Anne ve babadan birisi veya her ikisinin baskısı altında olan çocuk, uslu, sessiz, nazik, dürüst ve dikkatli olmasına karşılık, küskün, silik, çekingen, başkalarının etkisinde kolay kalabilen, aşırı hassas bir yapıya sahiptir.
Çocuğun hemen her davranışını engelleyen, yasaklayan, katı ve sert bir disiplin uygulanır. Bu uygulama bazı evde dayakla, bazı evde ayıplama, suçlama ve korkutma ile sağlanır ki, bu disiplin uygulaması çocukta ruh ve beden sağlığının bozulmasına, kişiliğin yok olmasına sebep olur. Cezalandıran suçlayan, ve sürekli karışan ana babaların çocuklarının kolayca ağlayan çocuklar olduğu görülür. Baskı altında büyüyen çocuklarda genellikle isyankar vaziyet alışlarla birlikte, aşağılık duygusu gelişebilir.
Baskıcı aile tutumundan çocuk nasıl etkilenir?
-Çocuk arkadaşlarıyla iyi bir iletişim kurmakta zorlanabilir.
-Kendine olan güveni-özgüveni düşük olabilir. Birçok konuda kendini yetersiz hissedebilir
-Anne baba, baskıcı bir tutumla çocuğa eğitim vermeye çalışırsa; çocuğu farkında olmadan şiddete yöneltebilir ya da tam tersi çocuk içine kapanık, pasif bir yapı sergileyebilir.
-Yalan söyleme meyili artabilir.
-Sevgisini ifade etmekte zorlanabilir.
-Yaşayarak öğrenme ortamından uzak kalacağı için yeniliklerden uzak kalıp deneme-yanılma
yoluyla öğrenmeyi gerçekleştiremeyebilir.
-İçe kapanık olabilir.
-Çekingen olabilir.
-Hata yapmaktan korkan, hatalarını kabul etmeyen bireyler olabilir.
-İleriki yaşlarda karşılaştığı sorunları çözmekten aciz olabilir.
-Kabul görmek için yanlış seçimler yapabilir.
-Sürekli eleştirildiği için aşağılık duygusuna kapılabilir.
-Hoşgörülü olmayan, affetmeyi bilmeyen bireyler olabilir.
-Hassas, alıngan ve kırılgan olabilir.
-Kolay etki altında kalabilir.
-Kendi duygu ve düşüncelerini rahat ifade edemeyebilir.
-Yardım duygusundan uzak, isyankar, inatçı, hırçın bir kişilik yapısına sahip olabilir.
-Önemsenmediğini, sevilmediğini ve değersiz olduğunu düşünebilir.
-Arkadaşlarıyla kaliteli bir iletişim kurmakta zorlanabilir .
2-İlgisiz ve kayıtsız aile yaklaşımları
Bir diğer aile türü de aşırı rahat, vurdumduymaz ve ilgisiz bir tutum içerisindedir. Sahip olduğu çocuk başkasına ait gibi bir davranış gösterirler. Hassasiyetleri tepkileri ve denetimleri çok zayıftır. Çocuğa model olamazlar ve ona bir davranış şablonu sunamazlar. Çocuğun sorumluluklarından kaçınma vardır, çocuk bakımı için gerekli olgunluğa sahip değildirler. Genellikle genç evliliklerde ortaya çıkar, bu tip ailelerde sevgisiz, reddedilen, güvensiz, itilen, insanlara öfke duyan, dikkat çekmek için olumsuz davranışlar geliştiren bireyler yetişir. Çocuk, ilgisiz, sevgisiz ve kontrolsüz bir ortamda yetiştiği için şımarık ve bencil olur .
Tavizkar aile tutumundan çocuk nasıl etkilenir?
-Çocuk anne babadan birine kendini daha yakın hissederken, diğerinden uzaklaşabilir.
-Çabuk sinirlenen, inatçı ve kavgacı olabilirler.
-Sağlıklı bir kişilik geliştirmekte zorlanabilir.
-Sınır ve kurallara uymakta zorlanabilir.
-Anne babadan farklı mesajlar alıyorsa çelişki yaşayabilir.
– Saygısız ve bencil olabilir.
-Arkadaş ilişkilerinde uyumsuz davranışlar sergileyebilir.
-Okuldaki kurallarla karşı karşıya kaldıklarında hayal kırıklığına uğrayabilir.
-Bağımsız davranmayı öğrenmekte zorlanabilir ve sorumluluklarını yerine getirmeyebilir.
-Devamlı birilerinden hizmet bekleyebilir.
-Yetersiz disiplin geliştirir
3-Koruyucu aile yaklaşımları
Ana babanın aşırı koruması, çocuğa gereğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucu olarak çocuk, diğer kimselere aşırı bağımlı, duygusal kırıklıkları olan, güvensiz bir kişi olabilir. Bu bağımlılık çocuğun yaşamı boyunca sürebilir ve aynı koruyucu tutumu gelecekte eşinden bekleyebilir. Daha çok anne-çocuk ilişkisinde ortaya çıkan bu aşırı koruyuculuğun ardında, annenin duygusal yalnızlığı yatmaktadır. Aşırı koruyucu görünümündeki anne, çocuğuyla öylesine bütünleşir ki 2 yaşındaki çatal kaşık kullanabilen çocuğa 8-9 yaşlarına da gelse eliyle yemek yedirir, kendi ayağında uyutur. Bu tür davranışlarıyla çocuğuna olan sevgisini dile getirdiğini ona yardım ettiğini sanır. Ama gerçekte kendi yalnızlığını ve mutsuzluğunu telafi etmektedir.
Çocuk, toplum içinde tek başına bir iş yapabilecek cesarete ulaşmadığı için, sürekli olarak anne ve babanın yardımını ister. Bu da çocuğun kişilik yapısını zedeler ve olgunlaşma ve yeterlilik sürecini engeller.
Korumacı aile tutumundan çocuk nasıl etkilenir?
-Bencil, eşya veya oyuncaklarını paylaşmayı bilmeyen çocuklar olabilirler.
-Kendine güveni olmayabilir ve öğretmenlerine sürekli arkadaşlarını şikayet edebilir, korunmak isteyebilir.
-Arkadaşlarıyla sorun yaşayabilir.
-Devamlı başkalarına bağımlı olabilir.
-Kendine ait kişiliğini oluşturmakta güçlük çekebilir.
-Zamanla çocuk özgüven eksikliği geliştirebilir, kendini yetersiz hissedebilir.
-Gereksinimlerini ayırt etmekte güçlük çekebilir,
-Kolay yönlendirilebilir, hayır deme becerisi gelişmeyebilir.
-Mutsuz, isteksiz olabilir.
-Arkadaş edinmede sorun yaşayabilir.
-Sorumluluk almaktan korkabilir.
-Başarısızlık duygusunu yoğun olarak yaşayabilir .
4-Hoşgörülü aile yaklaşımları
Anne-babanın çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmalarına, onları desteklemeleri, çocukların bazı kısıtlamalar dışında arzularını diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeleri anlamına gelir. Çocuk kabul edilmek ve onaylanmak ister. Eğer aile ortamı ona kendi benliğini tanımlama özgürlüğünü veriyorsa, sağlıklı bir biçimde olgunlaşma yolunda gelişir. Ana babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi çocuğun girişimci, kendine güvenen, toplumsal bir birey olmasına yardım eder. Böyle bir tutumda evde kabul edilen ve edilmeyen davranışların sınırları bellidir. Bu sınırlar içinde çocuk özgürdür. Söz hakkı vardır. Duygu ve görüşlerine saygı duyulur. Sevgi ve teşvik görür. Yetişkinler tarafından dinlenir. Hoşgörünün dozu çok iyi ayarlanmalıdır. Hoşgörü adına her yapılanı hoş görmek ve aşırı serbest bir tutum sergilemek son derece yanlıştır.
Destekleyici aile tutumundan çocuk nasıl etkilenir?
-Huzurlu bir çocukluk geçirir.
-Kendini tanıyan ve kendine güvenen,
-Karşılaştığı sorunlarla baş edebilen,
-Kendine ve başkalarına karşı saygı duyan, sevmeyi bilen, sorumluluk alabilen,
-Çevresiyle iyi ilişkiler kurabilen
-Doğru seçimler yapabilen (arkadaş, meslek)
-Dışa dönük, yardımlaşmayı ve paylaşmayı bilen,
-Duygu ve düşüncelerini rahat ifade edebilen,
-Başkaları tarafından sevilen ve kabul edilen,
-Kurallara ve otoriteye saygı duyan,
-İyi ahlak sahibi,
-Ruh sağlığı yerinde bir çocuk olur
Anne-baba çocuk iletişiminin önemi nedir?
Ailede çocuk için annenin babanın varlığı aynı değeri taşımaktadır. Bu nedenle çocuğun annesi-babası ile aynı oranda iletişim kurması ve yakınlık geliştirmesi gerekmektedir. Anne ve babayla bütünleşmek çocuk için büyük bir zenginliktir. Çocuğun bireysel potansiyelini ortaya çıkarması ailenin çocuğuyla kuracağı sağlıklı iletişime bağlıdır. Anne ve babalık görevi çocuğun barınma, beslenme, giyinme, sağlık, eğitim ihtiyaçlarını karşılamakla bitmemektedir. Çocukların bunlar kadar önemli olan duygusal gereksinimleri vardır.
Bu gereksinimler: beğenildiğini, sevildiğini, benimsendiğini ve değer verildiğini hissetmektir. Çocuk bunun hiç bir şarta bağlı olmaksızın sadece kendisi olduğu için gerçekleştiğini her şartta sevildiğini fark etmelidir. Çocuğun aile içerisindeki duygusal ihtiyaçların karşılanması duygusal gelişimini sağlıklı kılar. İdeal bir aile ortamı çocuğun sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişimi için zemin oluşturur. Aksi durumlarda aile içerisindeki problemler, çocuklarda ve aile bireylerinde ruhsal rahatsızlıklar şeklinde kendini göstermekte, okulda da çocuğun başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Sürekli değişen ve gelişen bir varlık olan çocuk; konuşulan her sözden, her jest ve mimikten, her tavır ve durumdan, olumlu veya olumsuz olarak etkilenmekte ve bu etkilenme ile çocuğun kimlik, kişilik ve psiko-sosyal yapısı şekillenmektedir. Çocukluktaki her yanlış veya doğru etki ileride kendini bir davranış, bir tepki, bir söz ile bir bütün içerisinde kendini göstermektedir
Aile çocuk iletişimi okul başarısını etkiler mi?
Okul çağında çocuğun ailesiyle kurduğu etkileşim çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir. Aile sosyal açıdan çocuğun ilk becerilerini kazandığı yerlerden birisi olmaktadır. Çocuktan beklenilen davranış, çocuğun davranışı sonrasında ailenin tavrı, sosyal becerilerin oluşumunda ilk adımı oluşturmaktadır. Özellikle başarı konusunda ailenin çocuğunun yeteneklerini keşfetmesi ve ilgilerini anlayarak onu desteklemesi çocuğun özgüvenini geliştirmektedir. Başarı konusunda özgüveni gelişen çocuk, kendisiyle barışık, tutarlı bir kişilik yapısı geliştirmektedir.
-Çocuğunuzun yeteneklerini fark ederek o alanda destekleyin, çocuğunuzun yapabileceğinden hareket ederek çocuğunuzun var olan potansiyelini maksimum düzeyde gerçekleştirmesi için destek olun.
-Yapamadığında kızıp bağırarak çocuğunuzun kendini değersiz hissetmesine yol açmak yerine neden yapamadığını anlamaya çalışarak destek ihtiyacı olan alanlarda arkasında olduğunuz mesajı verin.
-Çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamadan başarılarını kendi gelişimi içinde değerlendirin. Ailelerin ve çevrenin gözünde standart basarı düzeyini yakalayamadıkları için sürekli eleştiriye maruz kalan çocuklar, yasadıkları değersizlik duygusu nedeniyle aşağılık duygusuna kapılabilirler. Bu durumu önleme görevi ise, başarı duygusuna teşvik edecek öğretmenlere ve başarı duygusunu ödüllendirecek ailelere düşmektedir
Çocuğun eğitiminde anne ve babanın görevleri;
Annenin görevleri
1-Çocuk yetiştirmeyi bilimsel yapabilmesi için annenin bu konuda kendini yetiştirmiş olması gerekir.
2-Anne, çocuk gelişimini çok iyi bilmeli, yemek, uyku, temiz ve sağlık kontrollerini iyi takip etmeli ve zamanında yapmalıdır.
3-Anne çalışan kadınsa 0-3 yaş olduğu zaman çalışmamayı tercih etmelidir.
4- Eğer çalışmak zorundaysa, eve geldiğinde onunla yeteri kadar ilgilenmesi gerekir.
5-Anne, her şeyden önce çocuğunun bağımsız bir varlık olduğunu kabul ederek, ona baskı yapmadan, sevgi ve şefkat duygularını aşılarsa, güzel duygularını çevresine dağıtan hayatı seven mutlu çocuklar yetişmiş olacaktır.
6- Başarılı bir anne çocuk ilişkisinde, anne çocuğuyla arkadaşlık eden, sabırlı, hoşgörülü, yerli yerinde uyarılar yapabilen, hataları güzel bir iletişimle ortadan kaldırmaya çalışan bir anlayış ve uygulama içinde olmalıdır.
7-Anne, çocuğun yerine çalışmak kendini kendini siper etmek yerine ona destek olmayı bilmelidir.
8- Anne, çocuğunu kendini koruyacak biçimde yetiştirip, onun üzerindeki koruyucu ve kollayıcı olma özelliliğini en aza indirmelidir.
9- Anne, çocuğun yaşantısından haberdar olmakla birlikte onun özel yaşantısı olabileceğini kabul etmelidir.
10- Ona yakın olmalı, saygı duymalı, davranışlarını desteklemeli ve cesaret vermelidir.
11- Anneler her şeyin en iyisini kendilerini zannetmemeli ve daha sağlıklı çocuklar yetiştirmek için kendilerini çok yönlü geliştirmelidirler.
Babanın görevleri
1-Baba, ailede otoriteyi temsil eder. Bu otorite ne çok fazla ve ne de az olmalıdır.
2- Babanın davranışları ile çocuk çok şeyi kavrar. Baba otoritesi ile çocuk hürriyetin anlamını kavrar, değerini öğrenir. Baba otoritesi aynı zamanda toplumun otoritesini temsil eder.
3- İyi bir baba çocuklara sevgi gösterirken, öte taraftan eğitim için lazım olan sertliği de gösterir. Bu davranışların dozu çok önemlidir.
4- Baba otoritesi fazla olduğu zaman özellikle hassas yapılı çocuklar bundan zarar görebilir. Hassas ruhlu çocuklar genellikle her şeyi düşünebilen, üstün zekalı ve duygulu çocuklardır.
5- Baba, çocuğun her yaştaki ilgi ve ihtiyaçlarını bilmeli ve hareket ve tutumlarını buna göre ayarlamalıdırlar.
6- Baba, çocuğun eğitiminden ve yetiştirilmesinden birinci derece sorumlu bir kişidir.
7- Baba, gerektiğinde çocuğuyla ilgilenmeli onunla müzeye, tiyatroya, sinemaya, balık tutmaya giden bir arkadaş olmalıdır.
8- Baba, çocuğunun sorularını bıkıp usanmadan cevaplandıran onunla sohbet eden bir arkadaş olmalıdır.
Çocuğun okul dönemi (6-12 yaş)
Çocuğun anneye bağımlılıktan kurtularak dış dünyaya açıldığı bir dönemdir. Artık çocukta iyi ile kötüyü birbirinden ayırma yeteneği gelişmiştir. Bu dönemde soyut kavramları az çok anlamaya başlamıştır. Hayal ile gerçek birbirinden ayrılır. Çocuk hareketli ve canlıdır. Zaman kavramı da gelişmiştir. Bu dönemde ahlaki şuur da gelişmiştir. İlişkilerinde uyumlu ve dengelidir. Kabiliyetlerinin geliştiği bir çağdır. Dini kavramlara karşı ilgisi artan çocuğun bu merakı bol resimli hikayelerle geliştirilebilir. Bu tür kavramların çocuğun ruh dünyasını tahmin ettiği görüşü genel bir düşüncedir
Unutulmamalıdır ki, sağlam bir ibadet eğitimi, ilerde şüphe döneminin daha kolay atlatılmasına yardımcı olur. İbadet hayatının, ergenlik çağında, çocukluktaki taklitçi unsurlardan arınmış, zengin bir muhteva ve derinlik kazanmış bir şekilde varlığını sürdürmesi beklenir. Güçlü bir eğitimden yoksun gençlerin, çevrenin olumsuz etkilerine fazlaca kapıldıkları ve ibadetlere küçümseyerek baktıkları gözlenmiştir. Çocukluk çağında camiye hiç ayak basmamış bir genç ya da yetişkinin oraya girmeye çekinmesi, daha sonra oraya girmeye gerek görmemesi veya girdiği zaman orada var olanı görememesi mümkündür
Çocuğunu iyi keşfeden değerlendiren ve gözleyen anne babalar ona dini bilgileri ve ibadet duygusunun nasıl verileceğini de iyi tespit etmiş olurlar. Anlattıklarınız ve telkinleriniz çocuklarınızın seviyesine uygun ve onların ilgi alanına giriyorsa sonuç alırsınız demektir. Yoksa, zorlamayla çocuğa bir şey kazandıramazsınız. Çocuğa dini bilgi ve ibadet hissi kazandırmak için kendinizin bu duygu ve davranış içinde olmanın gerektiğini de unutmayın
ÇOCUK EĞİTİMİNİN TEMEL İLKELERİ
-Çocuğunuza dünyayı onun gözüyle görebildiğinizi hissettirin.
-Onu dinlediğinizi ona değer verdiğinizi gösterin.
-Ona düzenli olarak özel zaman ayırın.
-Onu sevdiğinizi açık bir dille ifade edin
-Olumlu ve olumsuz özellikleriyle onu bir bütün olarak kabul ettiğinizi genel anlamda ondan memnun olduğunuzu çocuğunuza hissettirin.
-Çocuğunuzun güçlü yanlarını keşfedip destekleyin.
-Her hatanın yeni bir öğrenme fırsatı olduğunu öğretin.
-Yaşına uygun sorumluluklar verin, başarılarını destekleyin
-Ebeveynler olarak çocuğa karşı tutarlı davranın. Ona çelişkili mesajlar vermeyin.
-Kendi içinizde de tutarlı olun. Bir gün olumlu karşıladığınızı başka bir gün olumsuz olarak nitelendirmeyin.
-Ödül ve cezayı davranış öncesinde belirleyin. Sürpriz cezalardan aşırı ödüllerden kaçının.
-Çocuğunuzu eleştirirken onun kişiliğini değil, hatalı olan davranışını eleştirin.
Çocuğunuzla iyi iletişim kurmanın yolları:
-Çocuğunuzun, onun ihtiyaçları ile ilgilendiğinizi ve gerektiğinde yardımcı olacağınızı bilmesini sağlayın.
-Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde televizyonu kapatabilir, gazeteyi kaldırabilir, onunla göz göze iletişim kurmaya özen gösterebilirsiniz.
-Size önemli bir haber verdiğinde, içten, sıcak bir ifadeyle ve düşünerek yanıt verin.
-Sizinle konuşmak istediği özel konular olduğunda, başkalarının olmadığı ortamlarda konuşun ve ondan izin almadan sırlarını kimseye söylemeyin (tabii onun için hayati bir sorun yaratmayacak bir bilgi ise).
-Çocuğunuzun hoşlanmadığınız davranış ve tavırlarını başkalarının önünde onu küçük düşürecek şekilde ifade etmemeye dikkat edin.
-Çocuğunuzla konuşurken onunla aynı hizada olmaya özen gösterin. Ona çok yukarıdan ya da çok aşağıdan bakmamaya çalışın.
-Çocuğunuza kızdığınızda, sinirleriniz yatışıncaya kadar ceza vermeyin ve onu suçlayan sözler söylememeye çalışın. Çünkü o sırada gerçek düşüncelerinizi belirtmeyebilir, tarafsız davranamayabilirsiniz.
-Yorgunsanız, onu iyi bir şekilde dinlemek için fazladan çaba sarf etmeniz gerekebilir. Kendi duygularınızın ve hoşgörünüzün de farkında olmaya çalışın.
-Çocuğunuzu dinlerken mümkün olduğunca onun sözünü kesmeyin. Sözlerini kendisinin tamamlaması için ona şans tanıyın.
-Belirli bir durumu, olayı anlattığında, eleştirinizi olayın ana fikrinden uzaklaşmadan yapın. Örneğin; çocuğunuz birinin ona vurduğunu anlatırken, ''Senin o saatte dersini çalışıyor olman gerekirdi'' derseniz, yaşadıklarını doğru bir şekilde yorumlamasına engel olursunuz ve anlamsız duygular hissetmesine yol açabilirsiniz.
-'Neden' sorusu yerine daha çok 'Ne'? sorusunu (Ne oldu? Ne düşünüyorsun? gibi) sormaya özen gösterin.
-Eğer bir olayı ya da durumu öğrendiyseniz, çocuğunuza olanları bildiğinizi söyleyin. Bilmezlikten gelerek onun yalan söylemesine ve ilişkinizi zedelemesine yol açmamaya dikkat edin.
-Çocuğunuzla konuşurken, büyüklerle konuştuğunuz ses tonu ve sözcükleri tercih edin. Onun küçük ve tecrübesiz olduğunu hatırlatan sözler ya da hitaplar sağlıklı iletişimi zorlaştırır.
-Hakaret içeren küçük düşürücü kelimeler kullanmayın.
-Zorlandığında, sıkıntı hissettiğinde sorun çözme becerilerini geliştirebilmesi için, çözümleyici aşamaları tek tek ifade edin. Çocuğunuzun yerine o sorunu çözmemeye ya da anlayamayacağı açıklamalar yapmamaya dikkat edin.
-Ne yaparsa yapsın, onu sevdiğinizi ve kabul ettiğinizi bilsin. İstenmeyen davranışları için uygun eleştirileri ve gerekli yaptırımları zaten yaparsınız.
-İletişim yollarını kullanmasını destekleyin. Hem sizinle hem de başkalarıyla olan ilişkilerinde özgürce ve uygun bir yöntemle düşüncelerini ifade etmesi konusunda onu yüreklendirin
Kaynak: http://gencegitim.com.tr/cocugumuzanasildavranmaliyiz/